The Cemaat & Liseli Medya Co.

Yayınlandı: 02/11/2012 / Uncategorized

Bukalemunlar için en güzel yıllar Fenerbahçe’nin sezonu 7. – 8. olarak bitirdiği yıllardı. O zamanlar böyle düşmanlık yoktu takımlar arasında. Ya da biz öyle zannediyorduk.

Derken bir gün Aziz Yıldırım diye biri çıktı. Birkaç yıl başarısız oldu eski günlerdeki gibi. Sonra birden bir şeyler değişmeye başladı. Fenerbahçe her sene şampiyonluğa oynuyordu. Ya şampiyon oluyordu ya da son maçta kaybediyordu. Fenerbahçe kurulduğundan beri şampiyonluğa oynar ama çıkar peşinde koşan gruplar ve onların çekişmeleri bu duruma engel olurdu. İşte Aziz Yıldırım bu kısır döngüyü kırdı ve Fenerbahçe için değişim başladı.

Üst üste gelen tesisleşme hamleleri, Fenerium ve kombine gelirleri ile kulübün maddi imkanlarının artması bazılarını rahatsız etmeye başladı. Bu yükseliş devam ederse Fenerbahçe durdurulamazdı. Maazallah bir gün Avrupa şampiyonu olup gelebilirdi. Bu kabul edilemezdi ve buna bir son verilmeliydi. Çok uğraştılar. Çeşitli kumpaslarla iki kez şampiyonluğu elinden almayı başardılar hem de son maçta. Yine de durduramadılar. Fenerbahçe daha da güçlendi. Üstelik sırf futbolda değil bir çok branşta rakiplerini ezmeye başladı. Türkiye’de “Spor Kulübü” kavramının daha iyi anlaşılmasını sağladı.

Fenerbahçe’nin yükselişini engelleyemeyenler başka yollara yöneldiler. Aziz Yıldırım bunlara direniyordu. O halde önce o gitmeliydi. Bir türlü beceremiyorlardı Yıldırım’dan kurtulmayı. Muhalefet çok etkisiz kalıyordu çünkü Aziz Yıldırım grupların hakimiyetini bitirmişti. Ayrıca taraftar tarafından seviliyordu ve kongrede eli çok kuvvetliydi.

Başka bir yol olmalıydı. Askerlik sorununu denediler olmadı. Nato ihalelerini denediler açık bulamadılar. Derken bir gün “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi” adında bir yasal bir düzenleme gündeme geldi. Tribünlerdeki şiddet olayları, küfür ve medyadaki çarpıklıkların düzeltilmesi için Aziz Yıldırım’ın da çok emek verdiği bir düzenlemeydi.

Yasa meclise geldikten sonra uzun bir süre bekledi. Çünkü yasanın meclise gelen hali onlara istedikleri fırsatı vermiyordu ve değişmeliydi. Öyle de oldu. Şiddet, küfür ve medya için hazırlanan yasaya şike ve teşvik eklenmiş, cezalar da insan haklarına aykırı boyutlarda belirlenmişti. Kimse bu durumu idrak edemedi önceleri. Gerçek çok sonra ortaya çıktı. 3 Temmuz 2011 de.

Şimdi sıra bu yasaya uyarlayarak delil yaratmak ve Fenerbahçe’yi devirmeye gelmişti. Tabii biz bunları çok daha sonra öğrendik. 3 Temmuz sabahı uyandığımızda Aziz Yıldırım’ın göz altı haberleriyle karşılaştık. Ortalık toz dumandı. Bütün gündem Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’dı. Halbuki başka takımlar da vardı soruşturmanın içinde ama hedef Fenerbahçe olduğu için sadece o konuşuluyordu. Medya, cemaat ve siyasi irade de böyle istiyordu çünkü. Medyada linç kampanyası devreye sokulmuş, polisin, savcının elindeki gizli olması gereken bilgiler basına sızdırılmıştı. Bilgilerin yalan olması da önemli değildi medya için. Ülkenin kolluk kuvveti bile savcılığa soyunarak “19 maçta şike yapıldığı ve teşvik primi verildiği tespit edilmiş ve delillendirilmiştir” şeklinde bir duyuruyu internet sitesinden yayınlamıştı. Dünyada ilk kez böyle bir şey oluyordu belkide.

Aziz Yıldırım’ın eşkal fotoğrafı gazetelere basılmış, daha tutuklanma kararı çıkmadan adresi “Metris Cezaevi” olarak yazılmıştı bile hastane evraklarına.  Derken iddianame yazıldı ve söylenenin aksine haberlerin çoğunun yalan olduğu ortaya çıktı. Savcı da bunu itiraf etmişti zaten. Görevden alındıktan ve dava bittikten sonra.

Ama unuttukları bir şey vardı. O da Fenerbahçe taraftarıydı. Tarihe geçecek bir “direniş” başladı. Ne takımını ne de başkanını feda etti. Polise, savcıya, hükumete ve cemaatlere boyun eğmediler. Direndiler. Biber gazı ve cop yediler ama vazgeçmediler. Ve sonunda başkanlarını geri aldılar.

Bu arada da rakipleri sinsice çalışmaya, elleri, kolları bağlı rakiplerini aşağı çekebilmek için bel altı vurmaya devam ettiler.

Bunların hiç biri tutmayınca hedef ve taktik değiştirdiler. Yeni hedef direnişin sembol olan ismi Aykut Kocaman‘dı. Alex olayı ve takımın kötü gidişatı kullanıldı. Alex gitti ama namı kaldı. Hala konuşuluyor. Bu süreç şimdilik devam ediyor. Ama direneceğiz.

“Yenildiğinde değil pes ettiğinde kaybedersin”

Yorum bırakın